30 Ocak 2014 Perşembe

Tüp Bebek Tedavisinde Çatlatma İğnesi Neden Önemli?




Tüp bebek tedavisinde ilk aşama yumurtalıkların uyarılmasıdır. Yumurtaların uyarılması için bayana yüksek dozda FSH içeren enjeksiyonlar verilerek,birden fazla yumurta üretmesi sağlanır. Bu sürece bayanın adetinin 2. veya 3. günü başlanır.Ortalama olarak 11-12 gün sürerken, bu süreç içinde 3-4 kere ultrasonla muayene çağrılır. FSH içeren ilacın hastanın yumurtasının nasıl büyüttüğü takip edilir, gerekirse ilaç dozunda değişiklikler yapılır.
Yumurtalar ortalama olarak 17-20 mm büyüklüğe ulaştığında çatlatma iğnesi dediğimiz iğne yapılır. Ortalama 35.-36. saat de sedasyon ile hastanın yumurtaları toplanır. Yumurtalar bu iğneden ortalama 48 saat sonra çatlarlar.Çatlamadan yumurtaların toplanması gerekir.
O nedenle doktorun dediği saatte bu enjeksiyonun yapılması gerekmektedir.Aksi taktir de tüm tedavi süreci iptal olabilir.
Tüp bebek tedavilerinde yumurtaların vücut dışına alınması çatlatma iğnesinden ortalama olarak 34-37 saat sonra yapılmaktadır. Bu zaman aralığının dışında da yumurtaların,alınmadan önce çatlama riski de vardır. Bu durum da tedavi kesilir. Bu nedenle çatlatma iğnesinin saatine çok çok dikkat etmek gerekmektedir.

Doktorunuzun verdiği saatin dışında bir uygulama gerçekleştiyse mutlaka doktorunuza ulaşın ve var olan durumunuzu bildirin.

27 Ocak 2014 Pazartesi

7 Şubatta Anne Destek Toplantımıza Davetlisiniz!




Bu ay 3. yapacağımız Tüp Bebek de Anne Destek Toplantımıza sizleri bekliyoruz.Önümüzdeki aylarda iki kere tüp bebek tedavisi görmüş,negatif sonuç almış ya da tüp bebek tedavisiyle bebek sahibi olmuş annelerle toplandık.
Bu toplantılar da Bebek sahibi olan anneler sanki ev sahibi gibiydiler. Diğer tedavi olacak veya tedaviden negatif sonuç almış anne adaylarına o kadar güzel destek oldular ki..

Eğer sizde Tüp Bebek tedavisi görecekseniz ya da olumsuz sonuç almışsanız,gelin deneyimli annelerle birlikte birbirimize destek olalım..

Toplantı yeri: İstanbul Florence Nightingale HastanesiTüp Bebek Bölümü

Toplantı Tarihi: 07 Şubat 2014 saat 11:00-12:30

http://www.florence.com.tr/tupbebek/

ÜCRETSİZDİR!!

KAYIT İÇİN: ertugrul.esra@gmail.com

EMBRİYOLARIN GELİŞİMİNİ BU ŞEKİLDE HİÇ GÖRDÜNÜZ MÜ?


26 Ocak 2014 Pazar

Doğal Siklüste Tüp Bebek



İlk IVF bebeğinin doğal siklüste elde edilmiş olmasına karşın çok kısa süre sonra bırakılmıştır. Sebebi yüksek siklüs iptalidir.
 İlaçlar ile siklüs kontrolü gebelik oranlarını artırmıştır. Son yıllarda over stimülasyonu ile yeterli yanıt alınamayan olgularda kullanımı artmıştır. Poor responderlarda kıyaslanabilir sayıda oosit doğal siklüste elde edilebilmektedir. 
 500 olguluk bir seride doğal siklüsün poor responder (az yumurta elde edilen) olgularda geçerli bir alternatif olabileceği vurgulanmıştır.   Minimal stimülasyon (antagonist ve hafif gonadotropin kullanımı) ile iyi sonuçlar alınabileceğini bildiren yayınların çıkmasına bağlı olarak son yıllarda doğal siklüs yerine minimal stimülasyonun kullanımının daha çok tercih edildiğini vurgulamak gerekir. 

EMBRİYO TRANSFREİ NASIL YAPILIYOR?


24 Ocak 2014 Cuma

OPU NASIL YAPILIYOR? MERAK EDİYOR MUSUNUZ?


BENİM DÜŞÜKLERİMİN HİKAYESİ






Ben de Altuğ doğmadan önce biri 6 ,diğeri 8 hafta olmak üzere iki düşük yaşadım.Tüp bebek de çalışıyor olsam da nedense hiç kendimle bağdaştırmamışım sanırım ..

 İlkinde büyük bir şok yaşadım.Ne oluyor?, neden ben? dediğim çok oldu. 6.Hafta da keseyi görüp, artık bebeğin yoksakını görmemiz gerekiyordu.Fakat maalesef göremedik.Çok üzgündüm:( Küretaj olmak istemiyordum.Kendi kendime düştü bebeğim.O gece çok çok kötüydü..

İlk düşüğümden ortalama 6-7 ay sonra ikinci kez hamile olduğumu öğrendiğimde çok heyecanlıydım.Bebeğin kesesini görünce epey rahatlamıştım.Hatta aynı dönemde kız kardeşim de hamile olduğunu öğrendi. Süper eğlenceli geçecek diye planlıyordum. 7. hafta gibi hafif bir kanamam olunca yüreğim ağzımda muayene oldum. Her şey yolunda , eve git dinlen denildi.1 haftan sonra kontrole gittiğim de acı gerçeği öğrendim. Bu sefere de olmamıştı. İlkini kendi kendime düşürmüştüm. Müdahale olmamıştı.İkincisinde küretaj olmak zorunda kaldım.Çok üzgündüm.Hiç çocuğum olmayacak diye düşünmeye başlamıştım. İkinci düşük sonrasına bebek patolojiye gitti. Kız olduğunu öğrendiğimde sanki içim başka bir burkuldu. Bu yaşadıklarımı kabullenmek beni çok zorladı. Özellikle o dönemde en azından hamile kalıyorsun sözünü duymak beni çok daha fazla incitiyordu. O günden sonra hastalarımıza artık bu cümleyi kurmamaya çalışıyorum. Acının maksimum olduğu dönemde bu cümle yatıştırıcı değil,bence kırıcı oluyor.

Sonunda üçüncü hamileliğimde yine düşecek korkusu yüzünden bebeğime hamilelik sırasında hiç sahip çıkmıyordum. İlk keseyi gördüğümüzde sevinememiştim bile. Kalp atışını dinlediğimde kulaklarıma inanamadım.

Altuğ'a hamileliğim süreci boyunca da başıma gelmeyen kalmadı.33. hafta da acil sezeryanla Allah'a çok şükür oğluşumuza kavuştuk.

Bu süreç esnasında duygusal çalkalanmalarımı rahatlatmadığım ve duygularımı hep içimde yaşadığım için doğum sonrasında ciddi depresyona girdim. Sizlere tavsiyem; herşey bizler için .Ama bu tip bir sıkıntınız olduğunda bir sonraki adımdan önce acınızı yaşamanız ve bu konuyu kafanızda çözümlemeniz. Sonra hiç beklemediğiniz bir dönemde karşınıza çıkabiliyor.

DÜŞÜKLER VE YARATTIĞI PSİKOLOJİ



Düşükler, tüm gebeliklerin yaklaşık %10-20’sinde görülür. Yani, her 5 gebeden yaklaşık biri düşük yapmaktadır. Bu düşüklerin de %80’i ilk trimester içinde, gebelik 13. haftaya ulaşmadan gerçekleşmektedir.
Düşüğü ya da ölü doğumu deneyimlememiş bir kişinin, yaşanan acıyı kavraması zor olabilir. Bazen kadın doğum doktorları dahi düşük gerçekleştiğinde kadının ya da çiftin nasıl bir kayıp duygusu ile karşı karşıya kaldığını görmezden gelme eğiliminde olabilirler.

Oysa ki durum bu kadar basit değildir. Düşük yapan kadın birçok şeyi aynı anda kaybettiğini hisseder:

-Gebeliğin kaybı
-Bebeğin kaybı
-Geleceğe ait ümitlerin / hayallerin kaybı
-Beden üzerindeki kontrol hissinin kaybı (bedenimizin umduğumuz gibi çalışmadığını görmek)
-Sağlıklı ve normal olduğunu hissetmenin kaybı

Tüm bunlara eklenen bir durum da “bende yanlış olan / yanlış giden ne var?” sorusunu sormak ve bunun cevapsız kalmasına katlanmak zorunda kalmaktır. Çünkü çoğu zaman bunun belirgin bir cevabı yoktur.

Düşükler ve ölü doğumlar evlilik ilişkisinde çiftlerin birbirinden uzaklaşmasına sebep olabilir. Bu durum daha çok çatışma çözümü konusunda sorun yaşayan çiftlerde olmaktadır. İletişim kurabilen çiftlerde ilişkiye zarar veren bir etkisi olmak zorunda değildir.
Düşük ya da ölü doğum hangi haftada gerçekleşirse gerçekleşsin, çift, ama özellikle de kadın, büyük bir kayıp duygusu yaşar; en azından üreme kapasitesi ile ilgili bir kayıp hissi duyar. Bu durum bir “üreme travması”dır aslında ve her kayıpta olduğu gibi “yas” duygusu uyandırır.
Ve mutlaka bu kaybın yasını tutmak gerekir…
Düşüklerde, hissedilen kayıp ve duyulan acı son derece gerçektir. Bebek sadece doğduğunda, kucağa alındığında hissedilen bir varlık değildir çünkü. Onun varolmaya başladığını bilmek, onun tasarımını yapmak, bebeği gerçek kılmıştır zaten.
Duyulan yas son derece sağlıklı ve gerçektir.

23 Ocak 2014 Perşembe

Teşekkür Ederim, Sessiz Çığlığımızı Duyduğunuz İçin!

***Sevgili Merve, İstanbul Florence Nightingale HastanesiTüp Bebek bölümünde her ay yaptığımız Tüp Bebek Anneleri Destek toplantısına katılmış ve deneyimlerini anneler ve anne adaylarıyla paylaşmıştı.Ona çok teşekkür ederim geldiği,deneyimlerini bizlerle paylaştı ve burada duygularını bizle paylaştığı için. Bundan sonra ki ilk toplantımız 2 Şubatta İstanbul Florence Nightingale Hastanesi Tüp Bebek Bölümünde olacak. Sizde ücretsiz yapılan bu toplantımıza katılmak isterseniz bu yazının altına yorum bırakmanız yeterli olacaktır.

Eşimle, evliliğimizin ikinci yılında çocuk sahibi olmaya karar verdik ve ilk denemede, hamile olduğumu öğrendim. Ben, mutluluktan ayaklarım yerden kesilmiş halde, bebeğimizi kucağıma alacağım günleri düşlerken, bir gece yarısı, şiddetli mide bulantısı ve karın ağrısı ile uyandım. Henüz, hamilelik esnasında yaşanabilecek komplikasyonlardan haberim yoktu ve ağrılarımın ‘normal’ olduğunu sanıyordum.
Hastanede gözlerimi açtığımda,  yeni doğum yapmış annelerle aynı katta yatıyordum. İç kanama geçirmiş, acilen ameliyata alınmış ve ölümün kıyısından dönmüştüm. Ancak o anda asıl canımı yakan, çektiğim ağrılar değil, kulağıma gelen bebek sesleri ve bomboş olan kollarımdı
Bir yılın sonunda kendimi toparlamış olarak, tekrar bebek sahibi olmaya karar verdim. Bir kez daha hamile kalmam hiç zor olmadı. Ancak ikinci defa dış gebelik geçirmem ve bunun sonucunda tek tüpümün ameliyatla alınması, umudumu her geçen gün kaybetmeme sebep oluyordu. 
Bir kez daha denemek için cesaret toplamam, zaman aldı. 
Nihayetinde, eşimle, tüp bebek yöntemi ile çocuk sahibi olmaya karar verdik. Ancak, ilk denemenin sonunda negatif sonuç alınca, anne olmaya giden yolumun sandığımdan daha zorlu ve uzun olacağını fark etmeye başladım.
Yaşadığım hayal kırıklıkları ve içimde kopan fırtınalar, eskiden birçok şeyi paylaştığım arkadaşlarımdan uzaklaşmama ve içime kapanmama neden oluyordu. Ortak bir konu bulamıyor, onların ilgi alanlarına dâhil olamıyor, birlikte geçirdiğimiz zamandan keyif alamıyordum. 
İkinci ve üçüncü tedavilerimde peş peşe aldığım negatif sonuçlar da, dışarıdaki dünyadan tamamen kopmama sebep oldu. Arkadaşlarım art arda hamile kalıp, birbirleriyle bu mutlu haberi paylaşırken, ben bir köşeden olan biteni izliyordum. Sanki farklı bir dünyaya aittim ve orada benden başka kimse yoktu. Kendimi yapayalnız, eksik ve ümitsiz hissediyordum. 
Artık tüm günümü internet başında, tüp bebek başarı hikâyeleri arayarak geçiriyor, aynı yoldan geçen birileriyle konuşmaya ihtiyaç duyuyordum. Ünlü tüp bebek doktorlarının ve psikologların kliniklerini aramaya başladım. Benimle aynı duyguları paylaşan biriyle konuşmaya, “arkadaşım, seni çok iyi anlıyorum”u duymaya öyle ihtiyacım vardı ki!
Ama mümkün değildi, bulamıyordum. Koskoca İstanbul’da bir Allah’ın kulu, böyle faydalı bir toplantı düzenlemiyordu!
Nihayet, internette ünlü bir yazarın tüp bebek macerasına denk geldim. 6. tüp bebek denemesinden sonra hamile kalmış ve bu yolculuk esnasında bankacılık kariyerine son vererek, kendisine faydası dokunan meditasyonların Koçluk eğitimini almış, başkalarına da yardımcı olmaya karar vermişti. Beni, ondan daha iyi kim anlayabilirdi?
İçimde yeniden yeşeren bir umutla, ofisini aradım ve sadece konuşmak istediğimi belirttim. Ancak iki ay sonraya randevu verebiliyorlardı. Vazgeçmedim ve uzaktan akrabası olan bir arkadaşımı devreye sokarak, acil randevu almayı başardım. 
İlk seansta, geçtiği zor yolu, yaşadığı güçlükleri, fedakârlıklarını, azmini ve nihayetinde en büyük arzusuna kavuşmasını gözlerim dolu dolu, içime sindirerek dinledim. Ofisinden çıkarken yüzümde kocaman bir gülümseme, önümde yeni bir yol, içimde yepyeni bir umut vardı. Yalnız değildim. 
4. tüp bebek denemesinden önce, beynimi boşaltmaya, ruhumu dinlendirmeye ve vücudumu yeni sürece hazırlamaya karar verdim. 
Yaptığım kişisel meditasyonlar, Kıbrıs’ta aldığım nefes terapisi ve akupunktur tedavisi sonunda dinlenmiş, huzur bulmuştum. Hiçbir zaman ulaşamayacağımı düşündüğüm, hatta bahsi geçtiğinde bile tüylerimi diken diken eden yere gelmiştim işte… Ben, çocuk sahibi olmasam da bir bütündüm, tamdım, eksiksiz bir kadındım.
Son transfer öncesinde, kitap okuyor, hiçbir şeyin kafamı kurcalamasına izin vermiyordum. Hatta gününden önce test yapılması için ısrar eden ben, bu sefer teste gitmeyi bile son ana bırakmıştım. İlk defa yana yakıla doktoru aramak yerine, sakince onun beni aramasını bekledim. 
Nihayet mutlu haberi aldığımda, kafamda hiçbir soru işareti olmadan, bu sevincin kollarına bıraktım kendimi. ‘HAMİLEYDİM’. Ben, anne olacaktım. 
Tüp Bebek sürecinde yıpratıcı badireler atlatmış, canı yanmış ve dönem dönem umutsuzluğa kapılmış biri olarak, benzer deneyimler yaşayanları çok iyi anlıyorum. Bebeğime giden yolda sosyal çevremi kaybettim, işimde sorunlar yaşadım ve kendimi yapayalnız hissettim.  Bu yüzden daha önce yüz yüze tanışmadığım Esra Hanım’ın ‘Tüp Bebek Destek Toplantısı’ davetini içeren fotoğrafını gördüğümde, internet başında destek bulabilmek için harcadığım saatler, yaşadığım iniş çıkışlar ve atlattığım engeller gözlerimin önünden film şeridi gibi geçti. Birileri bir zamanlar attığım sessiz çığlıkları nihayet duymuştu. Kendisine hemen mesaj attım ve iki elim kanda olsa katılacağımı bildirdim. Asla, ‘ben sıramı savdım’ diye bir kenara çekilmeyi düşünmedim. 
Toplantıya katıldığımda bir kez daha gördüm ki, zorlu yollardan geçen anne adaylarını bir araya getirerek deneyimlerini paylaşmalarını, bilgi alışverişinde bulunmalarını ve rahatlamalarını amaçlayan bu organizasyon, herhangi bir kar amacı gütmüyor, aksine, Esra Hanım’ın liderliğinde, anne adaylarının endişelerine tatlı bir dille son veriyordu. 
Kalbinin güzelliği yüzüne yansımış olan Esra Hanım’ı ve ekip arkadaşlarını, düzenlemiş oldukları bu verimli toplantı için, binlerce kez tebrik ederim. 
Teşekkür ederim, sessiz çığlığımı duyduğunuz için.
Teşekkür ederim, arkadaşlarıma destek olduğunuz için.

22 Ocak 2014 Çarşamba

MİKROENJEKSİYON TEDAVİSİ İLE İLGİLİ BİLİNMESİ GEREKENLER


Tüp bebek tedavisi ile günümüze kadar toplam 3 milyonun üzerinde bebek doğdu. Bunların yaklaşık yarısı mikroenjeksiyon ile elde edilen gebeliklerden doğdu. İlk mikroenjeksiyon gebeliği 1992 de oluştu. İlk yıllarda sağlıklı spermin yumurta içerisine girmesi yerine doğal yol by pass edilerek ince pipet yardımı ile oosit yani yumurta içine enjekte edilmesi nedeni ile oluşan gebelikler ve bu gebeliklerden doğan bebekler merak ediliyordu.
Bu yöntemle “fertilizasyon” yani döllenme oranları, klasik tüp bebeğe göre daha yüksek ve daha önemlisi klasik tüp bebekte bazen çok can sıkıcı olabilen hiçbir yumurtanın döllenmemesi problemi nerede ise yok denecek kadar düşük bir oranda karşımıza çıkar oldu.
Mikroenjeksiyon tedavisinin klasik tüp bebekten farklı yönleri nelerdir?
Tüm hazırlık dönemi aynıdır sadece laboratuarda bir uygulama farkı vardır.. Yani kadının yumurta toplama işlemine hazırlanması “kontrollü over stimülasyonu” denen yumurtalığın uyarılması işlemi tamamen aynıdır. Başlıca kullanılan protokoller 1- Agonist uzun protokol 2- Agonist kısa protokol ve son yıllarda daha çok tercih edilen 3-Antagonist protokol kullanılmaktadır. Antagonist protokol ile daha az enjeksiyonla diğer protokoller kadar gebelik oranları sağlanmaktadır. Gonadotropin denilen yumurtalıkları uyarmada kullanılan ilaçlar idrardan ve DNA teknolojisi ile elde edilmekte olup güvenlik ve etkinlik açısından aralarında fark yoktur.
Tek fark mikroenjeksiyonda laboratuarda embryolog tarafından seçilen en sağlıklı spermler yumurtalara birer birer uygun açı ve giriş ile enjekte edilmektedir. Eğer uygun enjeksiyon yapılmaz ise yumurta içindeki kromozom iğcikleri zarar görebilir ve döllenme olmayabilir veya izleyen günlerde embryo gelişimi bir yerde duraklayıp gelişmesi durabilir, örneğin blastosist evresine kadar ilerlemeyebilir. Ayrıca bu yöntemle daha az döllenmemiş yumurta ile karşılaşmaktayız.
Klasik yöntemle mikroenjeksiyon ile oluşan embryoların implantasyon oranları yani gebelik oranları farklı mıdır?
Aynı kalitede ve aynı transfer gününe ulaşmış klasik tüp bebek veya mikroenjeksiyon embryolarının implantasyon yani endometrıuma tutunma oranlarında fark yoktur.
Mikroenjeksiyon ile intrauterin inseminasyon (aşılama) tedavisinin farkları nelerdir?
Aşılama spermlerin yıkama işlemlerinden geçirildikten sonra daha sağlıklı ve hareketli spermlerin rahim boşluğuna verilmesi işlemidir Tüp bebek tedavi şekli olan mikroenjeksiyondan tamamen farklıdır. Gebelik oranları en iyi koşullarda ay başına %15 civarındadır. Spermler yeterli sayı ve yapıda ise, zamanlama çok iyi yapılmış ise yumurtanın döllenmesi doğal yerinde yani tüplerde oluşacak ve daha sonra rahim boşluğuna yuvalanması gerçekleşir.
Mikroenjeksiyonda gebelik oranları ne kadardır?
Mart 2010 tarihinden itibaren ilk iki denemesini yaptığımız 35 yaş altındaki kadınlarda gebelik oranları biraz düşmüştür. Bu düşüş şansı yüksek olan genç ve sadece erkekte problem olan iyi prognozlu (gebelik beklentisi yüksek) hastalarda çok azdır. Fakat şansı daha düşük olgularda yaşı ileri olgularda iki embryo vermeye göre tek embryo transferinde gebelik oranları düşmektedir. Ay başına gebelik oranları iyi şanslı olgularda % 40 civarındadır.
Tek embryo transferinin avantajları nelerdir?
Çoğul gebeliklere bağlı düşük oranları, gebelik kayıpları, ikiz eşinin anne rahiminde ölmesi ve hatta artmış anomalili bebek doğum oranları karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca anneye ait komplikasyonlardan preeklampsi, diabet tekiz gebeliklere göre daha fazla karşımıza çıkmaktadır. Örneğin ikiz gebeliklere ait ortalama doğum haftası yaklaşık 36-37. hafta civarıdır. Kabaca bebek sayısında her artış ortalama doğum haftasını 3-4 hafta daha öne çekmektedir.
Doğan bebeklerde anomali oranı yüksek midir?
Mikroenjeksiyon ve tüp bebek ile doğan bebeklerle ilgili 2010 yılındaki raporlar incelendiğinde doğal yolla gebe kalmış kadınlardan doğan bebeklerden daha fazla anomali oranlarına rastlanmadığı bildirilmektedir. 2005 yılındaki bir çalışmada doğal yolla oluşan gebeliklere göre az miktarda artmış anomali oranları saptandığı bildirilmiştir. Toplumda yeni doğanlarda tüm anomalilerin yani kromozom anomalisi, majör ve minör denilen anomalilerin toplamı yaklaşık % 6,5 civarındadır ve en sık kalp anomalileri ile karşılaşılmaktadır. Mikroenjeksiyon gebeliklerinde bu oranlarda dikkat çekici bir artış saptanmamıştır.
Mikroenjeksiyon embryolarında preimplantasyon genetik tanı yapılması zorunlu mudur?
Hayır, bu yöntem sonucu ortaya çıkan embryolarda kromozom anomali oranlarında artış gösterilmemiştir. İleri yaş ve tekrarlayan gebelik başarısızlıkları gibi durumlarda ve bilinen kromozomal hastalıklarda preimplantasyon genetik tanı yapılmaktadır. PGT de üçüncü günde embryo içindeki yedi sekiz hücreden biri (blastomer) mikroskop altında bir pipet ile alınıp genetik uzmanları tarafından yaklaşık yarım gün süren bir incelemeye tutulur ve ertesi gün sağlıklı olan embryo transfer edilir.

11 Ocak 2014 Cumartesi

Hiperstimulasyon Sendromu (Ohss)

Kısırlık tedavisinde yumurtlama sorunu yaşayan polikistik overli kadınlarda Ovulasyon indüksiyonunun (yumurtalıkların uyarılmasının) en ciddi komplikasyonudur.

  • Hayatı tehdit edebilen bir sendromdur.
  • Respiratuar distress sendromu oluştuğunda ölüm oranı %50 dir.
  • Daha sıklıkla tüp bebek tedavisinde kullanılan ilaca ve ilacın dozuna göre de görülme sıklığı değişir.
  • Hafif OHSS sıklıkla görülebilir.
  • Orta ve ağır formlarının görülme oranı tüp bebek tedavisi görenlerde  % 1-2 dir.
  • Polikistik overli kadınlar OHSS için büyük risk oluştururlar.
  • Yumurtalık uyarılması tedavisi alan hastalarda gelişen folikül sayısı 20 den fazla, östrojen hormonu değeri 4000 pg/ml ‘nin üstünde ise orta derecede; folikül sayısı 25- 30 dan fazla, veya E2 değeri 6000 pg/ml ‘nin üstünde ise şiddetli OHSS görülme sıklığı % 80-100 dür.
  • Ovulasyon indüksiyonunu takiben sıklıkla görülen Grade –I’ OHSS ye hafif (kimyasal) hiperstimülasyon da denir. Overlerin çapı 6 cm civarındadır, karında dolgunluk, gerginlik ve ağrı hissedilir. Grade 2 ve 3 te tablo çok daha ağırdır.
  • Bazen kistler rüptüre (yırtılabilir) veya torsiyone olarak (kendi etrafında dönerek) kan damarının dokuyu beslemesine engel olabilir.
  • Hasta gebe kalmamışsa çoğunlukla adetle birlikte belirtiler ve yakınmalar geçer,gebe kalmışsa birkaç hafta devam edebilir.
  Hastaların çoğunda yumurta çatlatma iğnesi olarak bilinen tüp bebekte yumurtaları olgunlaştırma amacı ile verilen hCG (human chorionic gonadotropin) injeksiyonundan sonra 7-10 gün içerisinde klinik bulgular meydana gelir.
          Abdominal rahatsızlık ön plandadır. Gerginlik ve gastrointestinal semptomlar (bulantı,    kusma ve diare) gibi. 
         Bazı vakalarda belirgin kilo artışı görülebilir.
          Overlerin (yumurtalıkların) çapı 10-12 cm kadar çıkabilir. Hastanın karın bölgesine bastırmak, cinsel ilişki, spor yapılması bu dönemde yasaklanır, çünkü yumurtalıklr çok yumuşak ve yırtılabilir yapıdadır. Yırtılması ameliyata neden olabilen iç kanamalara sebep olabilir.
  • Klinik ve laboratuar bulgular oldukça ciddidir.Kanın akışkanlığının azlaması pıhtı oluşumuna, böbreke fonksiyonlarının zarar görmesine sebep olabilir. Hastane koşullarında takip edilmesi gerekebilir. Kan sulandırıcı ilaçlar ve idrar çıkışını sağlayacal sıvı tedavileri yapılması gerekebilir.
  • Plevral effuzyon, perikardial effuzyon, hipovolemi, renal ve karaciğer fonksiyon bozukluğu, elektrolit bozukluğu, tromboemboli, şok, artmış asitle batında gerginlik, ARDS (akciğerlerin görevini yapamaması) ve ölüm görülebilir.
  • Şiddetli yakınmaları olan hastaların hastanede gözlem altında tutulmaları ve destek tedavi gerekebilir.
  • OHSS den korunmada en önemli faktör gelişimine engel olmaktır. Doğru ilaç dozu ile bu konuda tecrübeli bir hekim tarafından takiplerin yapılması, az olgun yumurta elde etmek, düşük dozlu ilaçla uyarma tedavisini sürdürmek ve erken yumurta toplamak gibi en basit tedbirler özetle söylenebilir. İlaçsız tüp bebek bir tedavi seçeneği olarak uygulanabilmektedir.

10 Ocak 2014 Cuma

İlaçsız tüp bebek tedavisi


Kadının düzenli adetleri var ise, herhangi bir yumurtalık uyarısı yapılmadan, kendiliğinden (doğal)  gelişen yumurta adayını yani folikülü takip ederek elde edilen yumurta ile tüp bebek teadvisi yapmaktır.
Bu uygulama over rezervi sınırlı olan, daha önceki uygulamalarda en fazla bir-iki oosit (yumurta) elde edilebilmiş olgularda tercih edilen bir yöntemdir.
Avantajı ilaç masrafı son derece azdır. Folikül denilen (oositi yani yumurtayı içerdiği düşünülen) oluşum ultrason ile izlemde belirli bir büyüklüğe (çapa) gelince az miktarda uyarıcı hormon ve folikülün kendiliğinden çatlamasını önleyecek antagonist denilen ilaçlar verilerek oosit elde edilmeye çalışılmaktadır.
Zorluk arzeden kısmı ise her takip döneminde oosit elde etmek mümkün olamayabilir. Buna bağlı olarak ta transfer aşamasına kadar tedavi uygulaması devam edememektedir.
Bazı serilerde yüzde onlar civarında gebelik oranı bildirilmiştir.