29 Mart 2014 Cumartesi

EMBRİYO TRANSFERİ NASIL OLUYOR?




IVF yönteminde en son aşama embriyo transferidir. Gelişen embriyolardan seçilen en kaliteli 1-2 embriyo anne rahminin içine bırakılır ve embriyoların rahim içine (endometrium) tutunarak gebelik oluşturması beklenir. Transferin hangi gün yapılacağına kadının yaşı, tedavi öyküsü, embriyoların sayı ve kalitesi gibi birçok faktör değerlendirilerek karar verilir. Embriyo transferi işlemi genellikle 2-3. yada 5. gün yapılmaktadır.
Embriyo transferi anestezi gerektirmeyen kolay bir işlemdir fakat bazı hastalar hafif sedasyonu tercih edebilmektedirler.  Transfer işlemi abdominal ultrason ile gözlem altında yapıldığından işlem sırasında idrar torbasının dolu olması istenmektedir. Bu nedenle transfer işlemi için gediğinizde sıkışık olmanız istenecektir. Transferin ultrason eşliğinde yapılması kateterin rahim içerisine geçişinin izlenebilmesini mümkün kulmaktadır. İşlem sırasında klinisyen önce vajinal bir alet (spekulum) kullanarak serviks olarak adlandırılan rahim girişini vizualize eder ve serviksi ılık bir sıvı ile temizler. Bu sırada embriyoloji laboratuarında seçilen embriyo/lar uygun besiyeri içine alınıp toplanır. Embriyolog ucuna enjektör bağlı olan silikondan yapılmış yumuşak, uzun ve ince transfer kateterinin içine embriyoları çekerek transfere hazırlar. Klinisyen daha sonra transfer kateterinin ucunu serviksten geçirerek, embriyoları rahim (uterus) boşluğuna bırakır.
İşlemden önce embriyoloğunuz size embriyolarınız ile ilgili detaylı olarak bilgi verecektir. İstek olursa size embriyolarınızın resmi de verilebilmektedir.
Transfer işleminden sonra hasta 15-20 dakika dinlendirilerek odasına alınır ve orada da yaklaşık 1-2 saat dinlenmesi sağlanır. Dikkat edilmesi gereken konular hemşireler tarafından anlatıldıktan sonra taburcu edilir ve tüp bebek işlemi sonlanmış olur. Bundan sonra gebelik testinin yapılacağı güne kadar 12 gün beklenir.

İstanbul Florence Nightingale Hastanesi Tüp Bebek bölümünden Prof. Dr. Bülent Baysal ile Tüp bebek sürecinde olan çiftlerin ne kadar etkilendiklerini,süreci ve çalıştığı ekibi hakkında röportajı



Tüp bebek tedavisine gelen çiftlerde neler gözlemliyorsunuz?
Tüp bebek tedavisine yeni başlarken çiftler ciddi sıkıntılı geliyorlar. Özellikle ilk randevularında çok heyecanlılar. Ne olacak psikolojisindeler.
Hastaların psikolojileri tedaviyi çok etkilliyor. Havuza atlamaları, strese girmelerinden önemli değil. Sigara içmeyecekler, alkol kullanmayacaklar ve psikolojilerini bozmayacaklar.
Bir kısım hasta da hiçbir problem saptayamıyoruz. Erkekte spermler iyi, kadında yumurta kaliteli, ancak uzun yıllardır gebelik olmuyor. Tedavi sürecindeki hastaların yüzde 15 açıklanmayan infertilite hastaları. Bu da ayrı bir stres oluyor. Keşke ne olduğu bilinse de, tedavisi yapılsa diye ayrı bir strese giriyorlar.
Çiftlerin bir tanesi, ‘problem bende’ diye ayrı bir suçluluk duygusuyla geliyor. Koltukta oturuşu bile kendisinde sorunu olmayanın daha farklı oluyor. Problem olanın yüzü daha asık, daha sıkıntılı... Problemi kendisine projekte edip,kendisini suçlayan, gittikçe daralana, sıkışan bir ruh hali içine giriyor. Biz dilimiz döndüğünce ‘Problem sadece sende diyemeyiz. Eşinizde de buna etken birtakım faktörler var’ diyoruz. Bu oran çok yüksek. Çiftlerin neredeyse yarısında ikisinde de problem var. Bu işin bir kombine problemden kaynaklanabileceğini, dilimiz döndüğünce söyleyip, eşi rahatlatmaya çalışıyoruz. 

Tedavi başladıktan sonra nasıl sıkıntılarla karşılıyorsunuz?
Eşlerin birbirini sıkı denetlediğini görüyoruz. Erkek, kadın sigara içiyorsa onu bize şikâyet ediyor. Ya da tam tersi, kadın kocasının alkol aldığını belirtiyor. Biz de tavsiyelerimizi söylüyoruz, ortamı yumuşatmaya çalışıyoruz. Alkolün kesinlikle bırakılması, sigaranın da bütün sistemlere zararlı olduğu için mümkünse bırakılması gerektiğini söylüyoruz. Yumurta ve spermler olduğuna göre, önünde sonunda gebelik sağlayacağız, bir defa, iki defa, üç defa gibi bir sınırlaması olmadığını söylüyoruz. Son şansımız, diyerek geliyorlar. Halbuki öyle değil.

Deneme fazlalaştıkça başarı oranı değişiyor mu?
Her defasında bu şans oranıyla başlıyor tedavi. Merkezin başarısı, çiftin yaşı ve özelliklerine göre, yumurta olduğu sürece, sperm olduğu sürece gebelik beklentisi neyse, deneme sayısının sınırı yok. 

Embriyonun rahme yerleştirilmesinden sonra gergin bir süreç başlıyor değil mi?
Evet. Aslında en gergin süreç o. Test sonucu alınana kadar çiftler gergin bir bekleyiş içine giriyor. Ciddi anksiyeteler, endişeler, kalp çarpıntıları, yeme içmede değişiklik, kötü alışkanlıkların artması, sigara ve alkol alımını görebiliyoruz. Alkol içen daha fazla alkol içmeye, sigara içen daha fazla sigara içmeye başlıyor. Diyabeti olana yeme diyoruz ama yemeğini artırıyor. Kontrol dışı hareketlerde bulunuyorlar. Hafif depresif hasta sayısı artırıyor. Netice alındıktan sonra infertilete hastalarının sevinci de üzüntüsü de çok abartılı oluyor. Muayenede, hastanede çığlıklar, bütün ailere havalara sıçrıyor. Kötü olduğunda bizi ya da eşlerden birini suçlama yaşanıyor. Bir depresyon ve psikolojik reaksiyonların evreleri izleniyor. 

Embriyonun rahme yerleştirilmesinden, test sonucunun alınacağı güne kadar kadınlar nelere dikkat etmeliler?
Bu süreç insanların kendini çok ciddi kısıtlaması, izole etmesi gereken bir süreç değil. Üzüntü, stres çok önemli. Yeme, içme, cinsel aktivite çok önemli değil. Stres vücutta adrenalin salgılanması ve onun yarattığı değişiklikler, kadını çok etkiliyor. Bu gebeliğin olmasından olumsuz bazı değişikliklerin yaşanmasına kadar etkili olabilir. Bu yüzden bu süreç kesinlikle psikolojik olarak iyi geçirilmesi gereken bir süreç. 
Transfeden sonra fiziksel aktivite, stres neler etkiliyor?
Stresin dışındaki bu şeyler hamileliği etkilemiyor. Uçağa binmiş memleketine gitmiş bir şey olmaz. Sürekli yatmaları da gerekmiyor. İlk yarım saat, bir saat burada dinlendikten sonra hayat devam ediyor. Çünkü embriyonu verdikten sonra hemen düşecek bir şey değil. O sıvıların içinde üç-beş gün dolaştıktan sonra yuvalanıyorlar. Doğal hamilelikten bir farkı yok. Embriyonlar içine verildikten sonra bizim nedenini bilmediğimiz, tıbbın da araştırdığı; yüzde 50’nin üzerinde yüzde 60 civarında döllenmiş embyriyonun tutanamayıp atılmasının bir nedeni var. Rahimle embriyon, endometriumla embriyon arasında bir uyumsuzluk ya da onun dıştan sağlıklı görünmesine rağmen kromozomal bazı bozukluklar içermesi nedeniyle orada sağlıklı bir gebelik oluşmuyor. Dolayısıyla bunun yapılanlarla, ufak tefek ayrıntılarla alakası yok.

Ekibinizin başarılarını artırmak için hangi faktörleri önde tutuyorsunuz?
Hastanın öncelikle doktoruna güvenmesi lazım. Doktorun da işini iyi bilen, hastaya göre tedavi seçen bir yöntem izlemesi lazım. Bu tedavinin  ezbere, standart bir reçetesi yok. Terzi usulü tedavi izliyoruz. Hastaya uygun, yaşını, özellikliklerini, daha önce gördüğü tedavileri, başka bazı problemlerini değerlendirip uygun tedaviyi seçiyoruz. 

Tüp bebek merkezlerinde çalışanların yaklaşımları da çiftleri etkiliyor değil mi?
Hastanın huzurlu olması lazım. Hastanenin kapısından adım atan hastanın, bize gelene kadar problem yaşamaması lazım. Bankoda karşılayan personel, içeri alan hemşire, laboratuvarda çalışanların huzuru ona güven vermeli. Tüp bebek merkezlerinin böyle ciddi yaklaşmaları lazım. 

Sizde Tüp bebek tedavisi olacaksanız Prof. Dr. Bülent Baysal'a bu yazının altına yorum bırakarak soru sorabilirsiniz. 
Ya da www.bulentbaysal.net buradan  ve 0212 375 64 90 numaralı telefondan ulaşabilirsiniz. 

OVARYAN HİPERSTİMÜLASYON SENDROMU






Ovaryan stimülasyon, yumurtalıkların şişip ağrı meydana getirdiği ‘hiperstimülasyon’(OHSS) riskini beraberinde getirmektedir. Bu durumda abdominal boşlukta ve göğüste sıvı birikebilir ve hastada şişkinlik, bulantı ve kusma ya da iştahsızlık gibi belirtiler görülebilir. Ovaryan stimülasyona başlayan hastaların en az %30’u  hafif OHSS ile karşı karşıya kalmaktadır. Bu hastalar ağrı kesiciler yardımıyla ve fiziksel aktivitelerini azaltarak bu durumlarını hafifletebilmektedir. 

Orta şiddette OHSS’de hastalarda abdominal boşlukta sıvı birikmesi ve gastrointestinal semptomlar görülebilmektedir. Bu hastalar yakından takip edilirler fakat genellikle ayaktan tedaviye iyi cevap verirler. Gebelik oluşmazsa bu durum birkaç hafta içinde müdahale gerektirmeden düzelmeye başlar. Hastaların %1-2’si ciddi OHSS durumuyla karşı karşıya kalmaktadırlar. 

Bu durumda kilo artışı, karın ve göğüste sıvı birikmesi, elektrolit anomalileri, kan konsantrasyon artışı ve nadiren kanda pıhtılaşma ve böbrek problemleri görülebilir. Eğer solunumda zorluk görülmeye başlanmışsa, karında biriken sıvının bir iğne ile alınması gerekebilir. Ciddi OHSS durumuyla karşı karşıya kalan hastaların, semptomlar hafifleyene kadar hastanede kalmaları gerekebilir.

TÜP BEBEK İLE İLGİLİ YANLIŞ BİLİNENLER


İnfertilite sorunları her zaman kadından kaynaklanır
 Bir  yıl süre ile ortalama haftada 2-3 kez düzenli  ilişkiye girilmesine ve herhangi bir doğum kontrol yöntemi kullanılmamasına rağmen gebe kalınamaması “infertilite” olarak tanımlanır. Yaklaşık olarak fertilite problemlerinin %40 ı kadından, %40 ı erkekten kaynaklanırken %20 vakada ya her iki tarafta bir sorun saptanmakta yada hiçbir sorun saptanamamaktadır. Dolayısıyla infertilite nedeni araştırılırken her zaman erkeğin de araştırılmasını gerektirir.
' Gebe kalmak nasılsa  kolay, gebeliğimi kariyer planlarıma göre yapabilirim'
Bir kadının üreme kapasitesi yaş ilerledikçe düşmektedir. Yaş ile birlikte yumurta sayısı ve kalitesi düşmektedir. Bu da kadının hormon seviyesini etkileyerek düzensiz ovülasyona neden olur. 35 yaşın altında her ay gebe kalma şansı %20 civarındadır. 40 yaş civarında bu oran %5 lere geriler ve düşük doğum oranları da hızla artar. Kadının yaşı 40 civarındayken kalan yumurtalarının yaklaşık yarısı kromozomal olarak anormal olacaktır.
 Adetlerim düzenli, çabuk gebe kalabilirim.
Düzenli adet gören kadınlar da infertilite problemi ile karşılaşabilmektedirler. Düzenli adet ovülasyon yani yumurtlamanın olduğunu gösteren bir göstergedir ancak gebelik oluşmasında etkili birçok başka faktör bulunmaktadır. Günümüzde her on çiftten birinde infertilite problemi göülmektedir.
Kilo gebe kalmayı etkilemez
 Bir kadının kilosu fertiliteyi çok etkileyebilir. Kadında vücüddaki yağ miktarı ile östrojen üretimi ve dağılımının etkilendiği bilinmektedir. Kilosu aşırı fazla yada aşırı düşük olan kadınlar yumurtlamada oluşabilecek sorunlara bağlı olarak gebe kalmada sorun  yaşayabilmektedir. Vücut kitle endeksleri 30 un üzerinde yada 20 nin altında olan kadınların gebe kalma olasılıkları azalmaktadır.
Eğer kadın doğum uzmanım beni düzenli olarak muayene eder ve herşeyin yolunda olduğunu söylerse, gebe kalmakta problem yaşamam
 Sağlığınız için kadın doğum muayenelerinizin çok önemli olmasına rağmen rutin muayeneler fertilite araştırması için çok az bilgi vermektedir. Rutin kontrollerde , vajina, uterus hacmi, yumurtalık hacmi kontrol edilmekte ayrıca Pap smear ile serviks kanseri taraması yapılmaktadır. İnfertilite değerlendirmesi ise yumurtalık rezervinin, yumurta kalitesinin, tüplerin açık olup olmadığının, rahim anormalliklerinin ve erkek nedenli araştırmanın yapılması ile mümkündür. Kadın doğum uzmanınız konu hakkında yeterince tecrübe sahibi değilse sizi genellikle üreme üzerine uzmanlaşmış kişilere yönlendireceklerdir.
 Bir çocuğumuz var, tekrar çocuk sahibi olmam kolay
 Bir grup hasta için bu durum doğru olmakla birlikte her zaman bu kural geçerli olmayacaktır. Birçok çift ikinci çocuğunu isterken zorluklarla karşılaşabilmektedirler. Özellikle kadının yaşı ilk çocuktan sonra çok ilerlemişse bu durum görülebilir.
Sigara içmek ürememi engellemez
 Tüm bilimsel yayınlar sigaranın fertilite üzerine olumsuz etkisini göstermektedir. Kadınlar için sigara içmek yumurtalıklar üzerine olumsuz etkilidir. Sigara, yumurta kaybını artırıp  kalitesini düşürmektedir. Sigara içenlerin içmeyenler göre daha önce menopoza girdiği gösterilmiştir. Bu nedenle gebe kalmak isteyen kadınlar eğer sigara içiyorlarsa hemen bırakmalarını şiddetle tavsiye ediyoruz.
 İnfertilite uzmanına giden her hasta direk tüp bebek tedavisine alınır
Birçok fertilite kliniğinin hastaları çok hızlı tüp bebek tedavisine aldıkları doğrudur. Tüp bebek tedavisi bebek isteyen çiftler için tek alternatif olmayıp, son çarede değildir. Tedaviye başlamadan önce altta yatan nedene yönelik tanısal testlerin yapılıp, ona göre tedavinin planlanması gerekmektedir. Tanısal testler ve incelemeler yapıldıktan sonra çifte özgü tedavi planlanmalıdır. Bu şekilde hastaların birçoğu ilaçlarla yumurtalıkların uyarılması yada aşılama işlemi gibi daha az maliyetli ve daha az invazif yöntemlerle tedavi edilebilmektedir.
 Tüp bebek en son tedavi alternatifidir.
 Kadında her iki tüpün tıkalı olduğu yada ileri yaşda ve şiddetli erkek faktör infertilitesinde tüp bebek tedavisi seçilecek  ilk tedavi alternatifidir.
Tedavilerde kullanılan yumurtalıkları uyarıcı ilaçlar kalan yumurtalarımı bitirir
Gerçek: Bir kadın henüz anne karnındayken tüm yaşamı boyunca kullanabileceği yumurtaları bellidir. Bu sayının yaklaşık 7-8milyon arasında olduğu bilinmektedir. Doğduğu anda bu sayı yaklaşık 3-4 milyona, ergenlikte ise 500000-700000 seviyelerine inmektedir. Her ay bir grup olgun olmayan yumurta, yumurtalıklarda o ay kullanılmak ya da kaybedilmek üzere seçilir. Erken yirmili yaşlarda her ay bir kadın 15-30 yumurta kaybetmektedir. Her ay bu yumurtalardan biri dominant (baskın) olarak seçilmekte ve bu yumurta olgunlaşarak atılmakta yani yumurtlanmaktadır. Kalanlar ise bozulup atılmaktadırlar. Kadın yaşlandıkça her ay daha az yumurta mümkün olabilmekte ve siklus süreleri kısalmaya başlamaktadır. Böylece daha hızlı yumurta kaybı olmaktadır. Fertilite tedavilerinde amaç, olgun yumurta sayısını artırmaktır, azaltmak değil. Fertilite ilaçları, vücudun kendi yumurta kapasitesini değiştiremez.
 Tüp bebek sadece genç hasta grubuna uygulanmaktadır
Gerçek: Tüp bebek tedavisi kadında yumurta erkekte sperm olduğu sürece her yaş grubunda yapılabilmektedir.
 Tüp bebek tedavisi hastanede yatmayı gerektirir.
Tüp bebek tedavisinin tamamı ayaktan olup sadece yumurta toplama işlem günü ve transfer günü hastanede kısa süreli yatış olur.
Tüm tüp bebek merkezleri aynıdır, o halde evime en yakın olanı tercih edebilirim.
Gerçek: Tüm tüp bebek merkezleri aynı değildir. Başarı oranları tüm merkezler arasında farklılık gösterebilmektedir. Hastalar kliniklerini seçmeden önce mutlaka araştırmalı, başvurdukları doktorun ve ekip elemanlarının her zaman ulaşılabilir olup olmadığını değerlendirmelidir.
 Tüp bebek her zaman başarı ile sonuçlanır.
 Tüp bebekte merkezin deneyimi, kadının yaşı, infertilite nedeni, biyolojik ve hormonal bir çok faktör başarıyı etkilemektedir. Tüp bebek uygulamalarında  % 40 vakada gebelik elde edilebilmektedir. Canlı çocuk sahibi olma oranları ise % 30 lar civarındadır.
 Tüp bebek tedavileri her zaman ikiz yada üçüz gebelikle sonlanmaktadır.
Çoğul gebelik olma olasılığı transfer edilecek embriyo sayısındaki kısıtlama ile azalmaktadır. Özellikle genç ve daha önce denemesi olmayan kadınlarda tek embriyo transferi ile çoğul gebelik riski ortadan kalkmaktadır.
 Tüp bebek ile oluşan gebeliklerde doğumsal anomali sıklığı artmaktadır.
 Tüp bebek gebeliklerinde konjenital malformasyon görülme sıklığı artmamaktadır.
 Tüp bebek tedavisinde transfer sonrası mutlak yatak istirahati gerekir.
Transfer sonrası hayatınıza normal şekilde devam devam edebilirsiniz. Yapılan çalışmalr transfer sonrası yatağa bağlı kalarak güncel aktivitelerden kaçınmanın gebelik oranını arttırmayıp alksine azalttığını göstermiştir. Biz hastalarımıza transfer günü dinlenmelerini daha sonraki günlerde ise normal günlük aktivitelerine dönmelerini öneriyoruz.
Tüp bebek tehlikeli bir tedavidir.
 Tüp bebek sanılanın aksine güvenli bir tedavi yöntemi olup yakın takip  ile olası komplikasyonları (yumurtalıkların aşırı uyarılma sendromu) da minimuma in

Kadın İnfertilitesi (Kısırlık)


OVER REZERVİNİN DEĞERLENDİRİLMESİNDE YENİ BELİRTEÇ AMH

Over, yani yumurtalık rezervi değerlendirilmesinde son yıllarda FSH ve estradiol kombine olarak adetin iki veya üçüncü gününde bakılır ve bu sonuçlar ultrasonda over iç yapısının yani yumurta rezervinin antral folikül sayımı ile uyumuna bakarak rezerv hakkında bilgi sahibi olmaya çalışırdık.
Ultrason ile değerlendirme çok değerlidir. Tüp bebek tedavisi yaptığımızda kaç yumurta elde edebileceğimizi tedaviden önce yüksek hassasiyetle ölçebiliyoruz. Buna göre overler grade 1,2,3 ve 4 olarak en yüksek rezervli olguyu işaret eden grade 4 e kadar derecelendirilir. Son yıllarda antimüllerien hormon az cevap alacağımız olguları belirlerken hiperstimülasyon sendromu denilen polikistik overli olgularda karşılaştığımız problemin de önceden ön görülebilmesinde önem kazanmaktadır.

Anti müllerien hormon  (AMH) nedir?

Transforming Growth Factor-b (TGF-b) ailesinin bir üyesidir.
Bu grup hormonlar dokulardaki gelişme ve farklılaşmada rol oynamaktadırlar.
AMH, erkeklerde testisin Sertoli hücreleri tarafından, kadınlarda ise over granulosa hücreleri tarafından üretilmektedir. Fetusta uterus, fallop tüpleri ve üst vajina bölümlerinin başlangıç dokusu olan Mullerian kanalların gerilemesine neden olmaktadır. AMH, postpubertal erkeklerde spermatogenesisin düzenlenmesinde, üretken yaştaki kadınlarda da follikulogenesisin düzenlenmesinde önemli rol almaktadır.

Kadınlarda AMH’nin Salgılanması ve Fizyolojik Rolü?

Normal bir kadında AMH seviyesi, puberte başlangıcına kadar oldukça düşüktür. Bundan sonra, AMH düzeyi menapoza kadar 2-5 ng/ml gibi düşük düzeyde kalır ve menapozdan sonra da saptanamayacak kadar düşer. Erişkinde, kadın ve erkek değerleri birbirine yakındır (2-5 ng/ml).
AMH primer folliküllerin granuloza hücrelerinin oluşumundan hemen sonra, neonatal yaşam boyunca salgılanır. Bundan sonra, sekonder preantral folliküllerin granulosa hücreleri, prepubertal dönem ve estrogen siklusu sırasında da
 küçük antral foliküller tarafından salgılanır.
Son bulgular, AMH’nin üreme çağındaki kadında önemli olduğunu göstermektedir. AMH, primordial follikül havuzun azalmasında, folliküllerin primordial safhadan büyüme safhasına geçiş hızının düzenlenmesinde önemli role sahip görünmektedir. AMH, primordial follikül havuzunun tüketilme hızını yavaşlatarak koruyucu rol oynamaktadır. AMH, erken antral dönemde de, FSH’a bağlı follikül büyümesini inhibe ederek, foliküllerin büyüme hızını düzenlemektedir. (Durlinger et al, 2001). AMH’nin follikül oluşumundaki düzenleyici rolü, ESHRE, Berlin 2004’te tekrardan vurgulanmıştır.
Serum AMH düzeyi, normal menstruel siklus döneminde önemli oranda değişmemektedir. Folliküler, mid-siklus ve mid-luteal dönemlerde düzey birbirine yakın bulunmuştur.

Bilindiği gibi, hipofiz hormonları olan FSH ve LH, gonadların faaliyetinde etkilidirler. Ancak bunlar, dolaylı markerlardır. AMH ve İnhibin B, direkt olarak testis ve overlerde üretildikleri için, testis ve over fonksiyonlarını doğrudan göstermektedirler.
Ayrıca FSH, menstruasyon döneminde değişkenlikler ve oynamalar göstermektedir. Menapoza geçiş döneminde de değişkenlikler sürmektedir. AMH ve İnhibin B ise daha stabil olup, daha güvenilir bir gösterge özelliğinde olan markerlardır.

Anti-Mullerian Hormon Düzeyinin önemli özelliği, spontan menstruel siklusta büyük dalgalanmalar göstermemesidir

AMH düzeyinin, menstruel siklus boyunca FSH, LH ve estradiole göre sabit kalıp kalmadığını araştırmak için çalışma yapılmıştır. Bu amaçla, 44 fertil ve düzenli siklusa sahip gönüllü kadından menstruel siklus boyunca kan örnekleri alınarak, FSH, LH, estradiol ve AMH ölçümleri yapılmıştır. Ölçümler yedi siklus dönemine dağıtılmıştır. Ölçümler sonucunda, AMH verisine uyan sinus paterninin istatistik olarak belirgin olmadığı (p=0.40) görülmüştür. FSH, LH ve estradiol sinus paternleri ise belirgin olarak yüksektir. Sonuç olarak tam menstruel siklus boyunca ölçülen AMH düzeyinin, FSH, LH ve estradiolün  aksine önemli dalgalanmalar göstermediği, AMH’nin over rezervini ölçmede siklustan bağımsız güvenilir bir marker olduğu görüşüne varılmıştır