22 Ocak 2014 Çarşamba

MİKROENJEKSİYON TEDAVİSİ İLE İLGİLİ BİLİNMESİ GEREKENLER


Tüp bebek tedavisi ile günümüze kadar toplam 3 milyonun üzerinde bebek doğdu. Bunların yaklaşık yarısı mikroenjeksiyon ile elde edilen gebeliklerden doğdu. İlk mikroenjeksiyon gebeliği 1992 de oluştu. İlk yıllarda sağlıklı spermin yumurta içerisine girmesi yerine doğal yol by pass edilerek ince pipet yardımı ile oosit yani yumurta içine enjekte edilmesi nedeni ile oluşan gebelikler ve bu gebeliklerden doğan bebekler merak ediliyordu.
Bu yöntemle “fertilizasyon” yani döllenme oranları, klasik tüp bebeğe göre daha yüksek ve daha önemlisi klasik tüp bebekte bazen çok can sıkıcı olabilen hiçbir yumurtanın döllenmemesi problemi nerede ise yok denecek kadar düşük bir oranda karşımıza çıkar oldu.
Mikroenjeksiyon tedavisinin klasik tüp bebekten farklı yönleri nelerdir?
Tüm hazırlık dönemi aynıdır sadece laboratuarda bir uygulama farkı vardır.. Yani kadının yumurta toplama işlemine hazırlanması “kontrollü over stimülasyonu” denen yumurtalığın uyarılması işlemi tamamen aynıdır. Başlıca kullanılan protokoller 1- Agonist uzun protokol 2- Agonist kısa protokol ve son yıllarda daha çok tercih edilen 3-Antagonist protokol kullanılmaktadır. Antagonist protokol ile daha az enjeksiyonla diğer protokoller kadar gebelik oranları sağlanmaktadır. Gonadotropin denilen yumurtalıkları uyarmada kullanılan ilaçlar idrardan ve DNA teknolojisi ile elde edilmekte olup güvenlik ve etkinlik açısından aralarında fark yoktur.
Tek fark mikroenjeksiyonda laboratuarda embryolog tarafından seçilen en sağlıklı spermler yumurtalara birer birer uygun açı ve giriş ile enjekte edilmektedir. Eğer uygun enjeksiyon yapılmaz ise yumurta içindeki kromozom iğcikleri zarar görebilir ve döllenme olmayabilir veya izleyen günlerde embryo gelişimi bir yerde duraklayıp gelişmesi durabilir, örneğin blastosist evresine kadar ilerlemeyebilir. Ayrıca bu yöntemle daha az döllenmemiş yumurta ile karşılaşmaktayız.
Klasik yöntemle mikroenjeksiyon ile oluşan embryoların implantasyon oranları yani gebelik oranları farklı mıdır?
Aynı kalitede ve aynı transfer gününe ulaşmış klasik tüp bebek veya mikroenjeksiyon embryolarının implantasyon yani endometrıuma tutunma oranlarında fark yoktur.
Mikroenjeksiyon ile intrauterin inseminasyon (aşılama) tedavisinin farkları nelerdir?
Aşılama spermlerin yıkama işlemlerinden geçirildikten sonra daha sağlıklı ve hareketli spermlerin rahim boşluğuna verilmesi işlemidir Tüp bebek tedavi şekli olan mikroenjeksiyondan tamamen farklıdır. Gebelik oranları en iyi koşullarda ay başına %15 civarındadır. Spermler yeterli sayı ve yapıda ise, zamanlama çok iyi yapılmış ise yumurtanın döllenmesi doğal yerinde yani tüplerde oluşacak ve daha sonra rahim boşluğuna yuvalanması gerçekleşir.
Mikroenjeksiyonda gebelik oranları ne kadardır?
Mart 2010 tarihinden itibaren ilk iki denemesini yaptığımız 35 yaş altındaki kadınlarda gebelik oranları biraz düşmüştür. Bu düşüş şansı yüksek olan genç ve sadece erkekte problem olan iyi prognozlu (gebelik beklentisi yüksek) hastalarda çok azdır. Fakat şansı daha düşük olgularda yaşı ileri olgularda iki embryo vermeye göre tek embryo transferinde gebelik oranları düşmektedir. Ay başına gebelik oranları iyi şanslı olgularda % 40 civarındadır.
Tek embryo transferinin avantajları nelerdir?
Çoğul gebeliklere bağlı düşük oranları, gebelik kayıpları, ikiz eşinin anne rahiminde ölmesi ve hatta artmış anomalili bebek doğum oranları karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca anneye ait komplikasyonlardan preeklampsi, diabet tekiz gebeliklere göre daha fazla karşımıza çıkmaktadır. Örneğin ikiz gebeliklere ait ortalama doğum haftası yaklaşık 36-37. hafta civarıdır. Kabaca bebek sayısında her artış ortalama doğum haftasını 3-4 hafta daha öne çekmektedir.
Doğan bebeklerde anomali oranı yüksek midir?
Mikroenjeksiyon ve tüp bebek ile doğan bebeklerle ilgili 2010 yılındaki raporlar incelendiğinde doğal yolla gebe kalmış kadınlardan doğan bebeklerden daha fazla anomali oranlarına rastlanmadığı bildirilmektedir. 2005 yılındaki bir çalışmada doğal yolla oluşan gebeliklere göre az miktarda artmış anomali oranları saptandığı bildirilmiştir. Toplumda yeni doğanlarda tüm anomalilerin yani kromozom anomalisi, majör ve minör denilen anomalilerin toplamı yaklaşık % 6,5 civarındadır ve en sık kalp anomalileri ile karşılaşılmaktadır. Mikroenjeksiyon gebeliklerinde bu oranlarda dikkat çekici bir artış saptanmamıştır.
Mikroenjeksiyon embryolarında preimplantasyon genetik tanı yapılması zorunlu mudur?
Hayır, bu yöntem sonucu ortaya çıkan embryolarda kromozom anomali oranlarında artış gösterilmemiştir. İleri yaş ve tekrarlayan gebelik başarısızlıkları gibi durumlarda ve bilinen kromozomal hastalıklarda preimplantasyon genetik tanı yapılmaktadır. PGT de üçüncü günde embryo içindeki yedi sekiz hücreden biri (blastomer) mikroskop altında bir pipet ile alınıp genetik uzmanları tarafından yaklaşık yarım gün süren bir incelemeye tutulur ve ertesi gün sağlıklı olan embryo transfer edilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder